
Bu enfes kitabın içeriğinden çok fazla bahsedip henüz
okumamış olanlara ayıp etmek istemiyorum. Ancak şiddetle ve hiddetle
okumalarını öneriyorum. Ben ki bir şeyi ‘ısrarla’ tavsiye ediyorsam, kuvvetle
muhtemel beğenirsiniz. Film tavsiye ettiğim arkadaşlar bilir, değil mi
dostlarım?
Gerçekten hiçbir konuda sevmem çok fazla ısrar etmeyi. Genel
konuşuyorum: gururumu kırıp bir şey yapmanız için çocuk gibi ısrar ediyorsam da
kendime değil sizin iyiliğinize ederim, bunu bilin. Bkz. bütlere girmesi için
nerdeyse yalvardıklarım oldu, onlar biliyor kendilerini. 5 dk utanıp gelin de
öyle okuyun bari. Gereksiz bir sosyal mesaj da verdiğime göre artık uçuşa hazırız.
Yok be ne uçuşu, bilindik şeyler işte, az kurcalayın interneti yeter.
![]() |
(Simon Laplace, 1749 - 1827) |
Her neyse, ufaktan girelim bakalım kimmiş Laplace denen amca
ve neymiş bu yazıya vesile olan teorisi? Pierre-Simon Laplace 18. ve 19. yüzyıllarda yaklaşık 78 sene boyunca bu dünyada oksijen tüketmiş Fransız bir
matematikçi, aynı zamanda da bir gökbilimcidir. 1801 yılında ‘Olasılık Hakkında
Denemeler’ isimli kitabında, daha sonradan Laplace Şeytanı diye anılacak
teorisini ortaya atmıştır. Aslında bir bakıma esin kaynağı Abraham De Moivre’dir.
De Moivre’ye göre şans diye bir şey yoktur. Şans kavramının bir yanılgı
olduğunu, şans eseri olduğu düşülen olayların aslında fizik kurallarıyla
meydana geldiğini savunmuştur. Bak sen! Tanıdık geldi bu bana, ne de çok ortak
yönümüz var. Hem Moivre hem de Laplace, hiçbir şeyin aslında belirsiz olmadığını, her
şeyin kendinden önceki bir sebebin sonucu olduğunu savunan determinizmden yararlanmıştır.
Madeni bir para havaya atıldığında, yazı veya tura gelmiş
olması ilk bakışta şans gibi gözükebilir ama değildir. Önceki yazımda da benzer
bir zar örneğiyle belirttiğim üzere; algılayamadığımız bir çok fiziksel etkene
bağlıdır. Paranın büyüklüğü, atıldığı yükseklik, sürtünme, hatta havadaki toz miktarı
bile etkiler. Etkilemez demeyin, az ya da çok, bir şekilde etkiler. Ben sadece
örnek verdim. Bilinmeyen onlarca, yüzlerce faktör olabilir. İnsan beyninin, bu
etkenlerin hepsini hesaplaması imkansızdır. İşte şans deyip geçtiğimiz bu tip
olaylara bir açıklama getirmek için ortaya atılmış, teorik olarak çok mantıklı
ama pratikte de bir o kadar ulaşılamaz ve ilginçtir Laplace’ın Şeytanı teorisi.
Bakın ne demiş Simon Laplace;
“ | “Evrenin şimdiki halini geçmişin sonucu ve geleceğin nedeni olarak ele alabiliriz. Bir an için evrenin tüm güçlerinin ve bunu oluşturan tüm varlıkların konumlarını anlayabilen bir canlı olduğunu düşünürsek, ve bunun bu verileri inceleyebileceğini de düşünürsek, aynı anda evrendeki en büyük varlıklardan en küçük atomlara kadar her şeyi hesaba katarak bir hesap yaparsa, hiçbir şey belirsiz değildir ve gelecek de, aynı geçmiş gibi, onun gözlerinin önündedir.” | „ |
İşte burada bahsedilen canlı Laplace’ın Şeytanı’nın ta
kendisidir. Şimdi, bu konu hakkında şu ana dek hiç düşünmemiş olanların biraz
kafa yormasını istiyorum. Bir an için hayal edin. Siz ve geçmişinizle ilgili
her türlü, ama en incesine kadar her türlü bilgiye sahip, anlık duygu ve
düşüncelerinizi eksiksiz bilen, tüm atomların konumlarını ve o anın tüm
çevresel, fiziksel etkenlerini kusursuz bir biçimde algılayıp hesaplayabilen
bir canlının var olduğunu düşünün. Bu
canlının, çevresel koşulları tam olarak bilebilmesi demek; etrafınızdaki diğer
insanları da anlayabilmesi demek olduğundan onların da tüm bilgilerine sahip
olması gerekir. Yani geniş düşünürsek, tüm evrenin ve her canlının durumunu her
koşulda bilmesi demektir bu. İşte o zaman gelecek, apaçık bu canlının gözlerinin
önündedir. Sonuçta, geçmiş geleceği doğurur.
Yargısız infaz yapıp olur mu öyle şey, saçmalama diye
çıkışmayın. Dediğim gibi sadece teorik bir kavramdır, pratiğe dökülemez ve
ispatlanması im-kan-sız-dır. Yani böyle bir insan yoktur. Böyle bir şeytan,
cin, alien, UFO, E.T. vs. de yoktur, olamaz da. Burada şeytan adıyla işaret
edilen aslında Tanrı kavramıdır. Şahsen Allah demeyi tercih ediyorum. Bu da
benim naçizane fikrim. Bu son kısım tamamen şahsi yorumumdur. Ancak bir
çoğunuzun da benzer anlamı çıkaracağını tahmin ediyorum. İsteyen inanır,
isteyen inanmaz. Saygı duyun yeter.
Bakın tekrar ediyorum: bu sadece bir teoridir, uygulanması
imkansız bir teori. Neyse anladın sen onu..
Bir uğraşın daha sonuna geldik. İşkembeden atmadım bu kez. Az çok bilgi sahibi olduğum ve ilgi duyduğum
bir konuydu ancak yine de sağdan soldan derlediklerime yorum kattım. İşte bu da sapı:
Arkadaş mı dost mu karar ver ikisi aynı şey mi?
YanıtlaSilBu adam öneriyorsa vardır bir malumatı. Neyse ben dünkü yarım kalan filme geri döneyim.
aslında farklı. seni dost belledik bunu bilesin. yalnız bunları dünkü muhabbetten önce yazmıştım :)
Sil