İzlememiş
olan okumasın, filmden kareler var ona göre. Sonra kulağımı çınlatmayın.
Yoruma
fazlasıyla açık bir film olduğundan eksiğim, yanlışım çoktur. Çoğunuzun bildiği
şeyler, bir iki de biz karalayalım dedik. Serbest atış yapacağım biraz.
İzleyeli çok oldu. Olaylar aklımdan çıkmıştı tamamen. O nedenle Fight Club için
bir istisna yaptık. Bir filmi 2 kez izlemek huyum değildir de.
Şimdi, Fight
Club öyle sokakta dövüşen üç beş adamı anlatmıyor herkes farketmiştir zaten.
Filmde yoğun bir kapitalizm ve popülizm eleştirisi var. Beni kafadan yakalıyor
Fincher Reis. Sanırım artık çocukların bile bildiği 25. kare tekniğinden de
bahsettiğini ve hatta uyguladığını söylemeye gerek bile yok. Evet hem söylüyor
hem uyguluyor, tıpkı giydirdiği markaların birnevi reklamının yapılması gibi.
Reklamın iyisi kötüsü olmaz misali.
Edward
Norton’un anlattığına göre sinema filmleri tek makaradan oluşmaz. Birkaç makara
vardır. Bir makara bitip diğeri başlarken araya herhangi bir şey konulabilir
mesela cinsel içerikli resim sıkıştırmak gibi. Hem de çocukların izlediği
animasyon filmlere. What the fuck? Çocukların savunmasız beyinleri ? Biz
görmüyoruz, ancak beynimiz algılıyor. Hala inanmayanlar var subliminal mesaj
olaylarına, onlara bol şans..
Ama kaçınız onu iş başında yakalayabilir ki ?
Neyse bu
konuyu cümle alem biliyor artık. Geçelim gözle farkedilen ama bazılarımızın
kabullenemediği duruma:
Kapitalizm
demiştim, popülist kültür demiştim. Şu anda yaşadığımız dünya hep birilerinin
dayatmalarıyla dolu. Giyiminden, yediğine içtiğine, tavırlarından fikirlerine
kadar. Yadsınamaz bir gerçek. Tabii ki
bu birileri para babaları, ensesi kalın arkadaşlar. Medyayla, reklamlarla
yönlendiriliyoruz istesek de istemesek de! Popülist kültür doğal olarak para,
markalar ve reklamlar üzerinden besleniyor.
Mesela
göğsünün soluna geyik veya at koyduğunda saygınlığının arttığı bir ülkede
yaşıyoruz. Yalan mı?
Giderek
önlenemez bir şekilde tüketim toplumu olduğumuzun farkındadır herkes. Farkında
olmayan varsa derhal bıraksın okumayı. Bu sebeple David Fincher da büyük
markalara bayağı bir giydirmiş ya da öyle göstererek reklam yapmış
bilemeyeceğim. Valla isim vereceğim: Starbucks, Ikea, CK, Tommy-Hilfiger, Apple
vs hepsi almış nasibini.
Reklamlar
uyarıcılarla dolu. Hep daha fazlasını isteme üzerine kurulu. Daima istiyoruz
bir şeyleri. Kâh para kâh eşya. Sonu yok bunun. Sürekli tüketim, sürekli israf.
Duygusuz,
aç gözlü ve bencil robotlara mı dönüşüyoruz ne ?
Evet bencilleşiyoruz ve paraya, mala insandan fazla değer veriliyor artık. İnsan endeksli değil de mal endeksli yaşıyoruz. Tyler Durden özetlemiş, lakin şöyle de güzel bir söz var: İnsanlar sevilmek için yaratıldılar, eşyalar ise kullanılmak için. Dünyadaki kaosun nedeni, eşyaların sevilmeleri ve insanların kullanılmalarıdır.
Kim iddia edebilir ki bugün köleliğin kalktığını ? Adı
önemli değil. Bu işçi olur, müşteri olur farketmez. Bize dayatılan sistemin
kölesi haline gelmekteyiz. Güçlü olanın ayakta kaldığı, zenginin fakiri
sömürdüğü sistem. Kabile devrindeki fiziksel güç değil bu. Güç= Para maalesef. Paran
yoksa saygınlığın da yok. Adalet sistemi bile zengin amcaların oyuncağı
konumunda.
Mesela paran yoksa bedelli askerlik yapamıyorsun, olan yine
garibanın oğluna oluyor. Kimse kusura bakmasın ama ben hiç duymadım Nişantaşı’ndan,
Etiler’den şehit cenazesi kalktığını !
***
Sevgili Führer’e de bir gönderme var, bunu koymazsam çatlarım:
Kim bilir belki de hala yapan vardır, ne dersiniz ?
Cok guzel bir yazi olmus.Ellerinize saglik.
YanıtlaSilBu bir baş yapıt William Bradley nin en iyi filmi
YanıtlaSilFilm kadar yorumda harika
YanıtlaSilyorum çok yerinde ve şu andaki yaşamımızı özetliyor.
YanıtlaSil